18 Mayıs 2011 Çarşamba

Tezer Molası




zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklardan sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. Özellikle ben'in, ben'i bıraktığı anlarda.




...artık bundan böyle acıları mutluluk olarak nitelendirmeye karar veriyorum.




"çevreyi tanımlamak değil, duygularla yaşamak gerekir..."


her varoluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu?


Niçin dünyaya geldiğini biliyor musun? anlatmalısın, anlatmalısın, ayrıca acıkmalısın, susamalısın... sonun korkunç sefil olmalı! bunu biliyor musun?


"dünya nasıl olması gerekiyorsa öyle. kendi kendini kurtaramayanı hiç kimse kurtaramaz."


...tüm yorgunlukların yarattığı aşırı dirilik...


her köşe, her cadde öyle dolu, öyle dolu, öyle dolu ve bu doluluk içinde öyle boş, öyle boş, öyle boş ki...


nereye gitmek istiyorum ki. nereye gidebilirim ki. sürekli gitmek istemek de, bir yerde, hiçbir yerde olmak istemek değil mi?


denizin dümdüz yüzeyi boyunca sonsuza dek böyle gidebileceği duygusuna kapıldı.


tek günah insanın kendi yaptığını kavrayamamasıdır.


oysa ben tüm yaşamı gökyüzü altında bir tatil olarak görüyorum..


her zaman yabancı insanlar bize dostlarımızdan daha çok sunan, veren kişiler. öyleyse yaşamımızı neden yalnız yabancılar arasında geçirmiyoruz.

16 Mayıs 2011 Pazartesi

bu gün de böyle geçsin!!

her gün duygu dalgalanmaları içinde hayatımıza devam ediyoruz. yeni ruhlar, renkler giriyor, eskiler çıkıyor bir yerlerden karşımızda beliriyor. olmayacak şeyler oluyor.

bugün sadece bu modda kalsam ne hoş olur. sonuna kadar, dibine kadar bu modda kalsam. yarın başka bişey olsa ama bugün bu mod.

aslında birilerine ihtiyaç duymuyorum. ve biliyorum ki bu değişmeyecek. birileri ben istemesem de hayatıma giriyor ve çıkıyor. ben her 2 durumda da aynıyım. giren çıkan nasıldır bilemem.

birilerinin hayatına 'biliçli' bir giriş yaptım mı diye düşündüm şimdi.

tüm bugünlerim anısına...

Angus & Julia Stone - "For You" - Café de la Danse (Paris / FRANCE) 08.05.10

Take it Easy Hospital

hani olmuştur ya bazı şeyler, öyle bu da.






15 Mayıs 2011 Pazar

O an!

bazen durumlar yaratır insan. çoğu zaman durumlar içerisinde bulur kendisini. bu iki halde de bilinç var. farkındalık başladığı anda bilinç başlamıştır. bedel ne olursa olsun direksiyonu ele almak gerekir bu durumlarda ya da bilinçli bir şekilde direksiyonu ele almamak.

6 Mayıs 2011 Cuma

protesto karakterdir!

halihazırda üzerinde çalıştığım tezimle ilgili olduğundan bu yıl 6.sı düzenlenen Geleneksel Sarıkeçililer Göç Kervanı Şenliğine katılmak için düşmüştüm yola. 3 gece kalacak, bol fotoğraf çekip dönecektim. 

gittim, yeni birsürü olay ve arkadaşım oldu. resimler oluştu kafamda, arındım mutlu oldum. fakat aslolan şenlikten sonraydı. 


yanlış bulduğunu protesto etmek karakterdir der biri. protesto etmeyen öylece duran hiçbir şeydir ve hiçbir şey de bir anlam ifade etmeyen bir şeydir.

şenlikten sonra Pervin Ana, Kevser, Tuğba, İlkyaz ve yörüklerden karabela lakaplı Salim ile döşlü lakaplı Musa (Erciyes film atölyesi ekibi de bizimleydi)) yola koyulduk. yaklaşık 30 km yürüdük gün boyunca. nereye mi? mersinden Ankaraya. hem de deve eşliğinde yürüyerek... tüm türkiyeden kollar halinde yapılan Anadoluyu Vermeyeceğiz yürüyüşünden bahsediyorum. bizimki antakyadan da arkadaşların katıldığı akdeniz koluydu.
ben 1 gün yürüdüm. benim yörüklerin yanına gitmem gerekiyordu. öyle de yaptım. 10 gündür yörüklerle yürüyordum ben de. yeni geldim. Anadoluyu vermeyeceğiz ekibi hala yolda. dün konuştum konyaya varmak üzereler...