30 Mayıs 2012 Çarşamba

ahmet mithat der ki "boş boş tavana bakarsanız cin görürsünüz, peri görürsünüz, o yüzden roman okuyun". hayır roman okumayın tez yazın.

bu son olsun.

terki diyar/ terki terk ederken arkamdan çalsın istediğim parça budur.
nerelere götürdün beni hayat,
oysa ki özünde çok mutlu biriyim (dim)
ki mutsuzluk halimden bile çok mutluyum..
o kadar güzel bi mutsuzluğum var ki ;)
yalnızlıkla mutsuzluğu karıştıran insan..
(iyice feysbuk yaptık burayı m.k) bu son.


29 Mayıs 2012 Salı

Hiç görmemiştim
Ceviz yeşili bir ruj
Gözlerle uyumlu
Üzerinde nâdide bir abiye
Naif, dokunsan elinde kalacak
Bedeniyle uyumlu
Sesi büyülü bir tını
Kuş tüyü misali teni
Var mı? Yok mu?
Saçları bir bukle
Yağmur ormanlarından
Adımları kar tanesi dokunuşlu
Geçtiği yerde buram buram kokusu
herkesin bir "en"i vardır. işte bu da benim enim. neden paylaşıyorum bilmem. özellikle paylaşmam tindersticksi kimseyle, ama bugün o kadar çok dinledim ki (sabahlarım da bununla)
kelimelerim küflüyse, sesimde hafif bir "mına koduk dünyanın" tınısı varsa, yürüyüşüm sanki buralarda değilmişim gibiyse, bakışlarım melül ve boşluk doluysa, hep bundan ötürü.( oha lan kendimi mi gözlemlemişim ben, ya da olmak istediğim kişiyimi söyledim bilemedim) (şive yapınca felsefiliğin ortadan kalktığını sanırım burada söylemiştim evveli)

sevelim, paylaşmayalım bu gecenin özeli olsun.
kıyamadım bu gecenin listesinin hepsini ekledim.








27 Mayıs 2012 Pazar

cehalet mutluluktur.

gözlerim diyorum, gözlerim daha ne kadar dayanabilecek.
tek problem bu,
tek problem görmem.
"cehalet mutluluktur"

25 Mayıs 2012 Cuma

Yine akşam oldu hüss, üstelik yalnızsın ilkbaharın yabancısı
belki ankarada karya
parmaklarında tez yazmanın acısı..
(oha şair oldum lan, meczup olmam yakındır)

22 Mayıs 2012 Salı

tebessümümsü

dünyayı (iş o kadar çok) yetiştirmem gereken bir dönemde sürekli somurtkanlığımın arasına sızan bu tebessüm hoşuma gitti.
biz daha ölmedik..


bu da şarkısı:

                      

21 Mayıs 2012 Pazartesi

iç monolog

ben-ölmek istiyorum
kendim-neden, noldu yine, yine ne sıktı canını
ben- ağlayamıyorum, doluyor doluyor hacmen genişliyor fakat ağlayamıyorum. beynimi hissetmiyorum mesela.
kendim- yok, o sorun değil de dolman mesele.. dolduğunu hissediyorsa(m)n öpüşmek zorundasın.
ben- ne alakası var ki şimdi bu durumumla bu söylediğinin.
kendim- öpüş ulan konuşma.
ben- tamam. (iç ses: ulan en son ne zaman öpüştüğümü  unuttum lan)

bir kaç haftadır dinlediğim hemhal olduğum kişi.

20 Mayıs 2012 Pazar

çalışma oda ilham(sızlığ)ı

farkettim ki ben (farkedemediğim dürtülerle) araştırma delisiyim. farkında değildim bunun.
farkettim ki çok fazla konu birikmiş cebimde yazılmayı bekleyen, başlanılmış dosyalanmış kenarda duruyor olan..
farkettim ki hayatımın merkezine akademisyenliği alacam diye geldiğim şu anadolu şehrinde yabancılığın (yabancılaşmanın değil) tillahını yaşıyorken bi sik yol alamamışım. ölmüşüm haberim yok.
rol yaptım her an, bir tiyatro dünyam oluştu burada.. o kadar çok benden var ki, o kadar çok yüzle tanınıyorum ki ben bile benim gibi bir insanla 2 dk konuşmazdım.
aslında konuşur ve deliler gibi paylaşıma girerdim. yaptığım da bu bir bakıma, kendim gibi kendiliğinden delileri arayıp birlikte delireyazıyorum. bulamayınca da kendimle hemhal oluyorum.

hava kapalı şuan burada, çalışma odama vuran ışıksızlık müthiş. renksizlik, gri tonlar...
yaz gelmeden





bu da tüm iyi insanlar, deli insanlar için..

geçen yıl "sanatkampında" zorla keşfettirilen güzide parça. her güne bununla başlamak, kahvaltıyı bununla yapmak, akşamı bununla kapatmak...
miss gibi, dupduru...

17 Mayıs 2012 Perşembe

kadın gece gibi sarıyordu.
gece, aydınlık gibi uzanıyordu üstüne erkeğin

16 Mayıs 2012 Çarşamba

gece uyumalık, uyutmalık

ruhum içimden çekilir gibi oluyorum. rahatlatıcı bir çekiliş bu, karamsar değil. hafiflediğimi hissediyorum, bedenden kurtulduğumu enerji olduğumu/ dönüştüğümü, döndüğümü.
şimdi bir hikaye anlatayım:
bir gün bir kılıç ustası şehrin en güzel fakat en zalim/ hissis hayat kadınına gitmeye karar vermiş. kadın o güne kadar kimseyi sevmemiş. usta da o güne kadar ilk kez birini -hem de onu sevmeyeceğini bile bile- sevmiş.
hayat kadınıyla birlikte olmaya gittiği gün kadın onu öldürüp tüm parasını almak için 3 kılıç cambazını odada bekletmiş. adam odaya girdiğinde kadın karşısındaymış fakat kadın bu 3 kişiyi altetmeden kendisiyle birlikte olmayacağını söylemiş. çetin bir mücadele ve şiddetli kılıç darbeleriyle parçalanan vücuduna rağmen öldürmüş usta diğer 3 cambazı. fakat garip bir durum varmış, kılıç ustasının vücudunda derin yaralar olmasına rağmen yaralar kanamıyormuş. bunu gören kadın  gerçekten aşık olmuş ustanın gücüne ve "erkekliğine". ve ilk kez biriyle isteyerek birlikte olacağını belirterek sarılmış ustaya. aşk ve arzuyla. birlikte yatağa uzanmışlar. kadının tenine değen ustanın yaraları kanamaya başlamış ve usta 5 dk içinde tüm yaralarından akan oluk oluk kanlar sebebiyle ölmüş.
                                          son!

geçen gün bahsettiğim sabahlamalık şarkı..



15 Mayıs 2012 Salı

hayatı(mı)n listelerinden bir bukle, ta kendisi

düşüncelerimden kaçmam gerektiğinde -ki bu genellikle fakültede odamdayken oluyor- sığındığım/ tutunduğum bir kaç şey var, biri üstüste son ses müzik dinlemek oluyor. hayatıma ancak bu şekilde devam edebiliyorum... gerçekten sevişiyorum resmen bu listeyle şimdi düşündüm de..

bugünün mönüsü
bunun 11 dk süren aslını dinlemek lazım, ilk kez dinleyecek olan onu bulup dinlesin. ben hareketli kismını koyuyorum









14 Mayıs 2012 Pazartesi

bu gece bu şarkıyla uyuya kalmak..

sindirene kadar bu dinlenir şimdi...

elimde çok hoş bi tane daha var, yarın da onunla sabahlayalım.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

yarabandı

beynim akmak üzere, çok uzun zamandır, hatırlayamadığım kadar uzun zamandır mutsuzum.. gerçek bir mutsuzlukla hem de, geçici mutlulukların yarabandı olamadığı varoluşsal bir mutsuzluk..
sadece paylaşıma girebileyim istedim, birçok kişiyle denedim, yapamadım. yapamadılar.
okuduğum kitabın  "biz de buyuz işte" olan bir satırını yollama heyecanımı çoktan kaybetmiş olsam da, okuduğum kitaba aldığım derkenarları yazarken aklıma gelen bir insan olsun isteğiyle nefesim kesilene kadar hem birlikte, hem yalnız oldum.
çok imrenilen bir noktadayım arkadaşlarım arasında, ilk gençlik yıllarımda çok imrendiğim yerlerdeyim, insanlarlayım, özgürlükteyim.. istediğim herşeyi yapabileceğimin hissiyatını yaşarken bile var olan bu ölü bedenini taşıyamaz oldum.. her anın, tanıştığım/ tanışmadığım her kişinin parodisini yapmak, bir tiyatroya çevirmek hayatı, özgürlüğü yaşayabilme adına nefes bile alamayacak kadar tutsak olmak şeylere/ şahıslara/ şehirlere...

okuyamamak, sevememek, (aslında şu ara birilerinin beni takip ediyor olduğunu belirtmesi tebessüme gark etti beni ismi joy kendi joy), sevilememek, durumlar durumlar.

dokunsan varolacağım, dokun!


10 Mayıs 2012 Perşembe

beni öp
sonra doğur beni  C.Süreya

9 Mayıs 2012 Çarşamba

gece gibi, örtü gibi, toprak gibi.
ölünün vücudundan çıkan son nefes
ağıt, isyan, küfür gibi.
gözyaşı, hıçkırık, sessizlik gibi
huzur gibi
bilmek gibi, bildirmek gibi.

bir var, bir yok gibi
giden, dönmeyen, dönemeyen
dönülemeyen gibi

sağır gibi, kör gibi, lâl gibi
ahkam gibi, kesmek gibi
kesilmek gibi
ölmek gibi.

suratlar/ suretler

ben böyle biri değilim.
bana böyle olduğumu söyleme..
öyle böyle konuşmalar yapalım varsın.
ama böyle günler gelmesin geri.



7 Mayıs 2012 Pazartesi

parmaklarım yandı, ama acımadı o gün kadar.


4 Mayıs 2012 Cuma

Joy

derkenar'ın bir müzik blogu olduğunu söyleyen Joy'a gelsin..