31 Aralık 2012 Pazartesi

gelirler, sen de gelirsin birinin hayatına.
gelişir sonra.
kesişmez gelişir olaylar..
ardından kesişmeye başlar bir noktada ve kesilir.
sarılamaz olursun.
canının yanmasını göze alarak ve birçok şeyi daha, sarılmak istersin..
istekler başlar, keşkeler havada uçuşur,
duvarlarda yankılanır keşkelerin, duvarlara çarpar kafan gibi.
nefesini özlersin, özlem başlar.
dokunma hissinin kaybolduğunu hissedersin,
dokunulmaktan korkarsın
dokunulmak dokunur..
ve sonsuz evsizlik hissi,
zemin ayağının altından kayar, kaybedersin zeminini, duruyorken de gitmeye başlarsın..


29 Aralık 2012 Cumartesi

babama ve dedeme ithafen.

uzun zaman olmuştu böyle şeyler dinlemeyeli birlikte... şimdi vereceğim parçayı babama vermem. o kadar sevdim o kadar sevmiştim.. bi nevi imdat çekici benim için.. zor zamanlarımda yetişen şarkılarımdan..
babamla böyle şarkılar dinleriz biz. bizim sülale hep ingilizmiş. mardin de ingilterenin manevi başkentiymiş gerçekte ama bunu kimseye söyleme zamanı gelene kadar demişti dedem.
 dedemi 2 yaşımda kaybettim. ben hatırladığımı söylesem de kimse inanmıyor onu hatırladığıma. peki söyledikleri nasıl aklımda hala o zaman.
dedem de bu tarz müzikler dinlermiş mardinde hep.
dedemi özledim.
....

22 Aralık 2012 Cumartesi

canımız çekmişti, özlemiştik keyfli bi şarkı dinlemeyi..

yeni sevgi(li)nin bünyede etkileri....

21 Aralık 2012 Cuma

beni affet

affet beni,
tüm ihanetlerim için affet,
seni aradığım tüm bedenler için,
sen canımı al
ama beni affet

unutulmak

seneler sonra sana dönüşüm bir mahşer gününe de rastlasa
beni unutma.

4 Aralık 2012 Salı

bir ilişkide edilebilecek en büyük küfür, bir ilişkide karşındakinin en fazla canını yakacak söz,,

ne halin varsa gör!

28 Kasım 2012 Çarşamba

çığlık tutmak

hadi, çığlık tutma vaktimiz geldi.
     çığlık atamaz olduk zira. pustuk çekildik köşemize.
          o zaman çığlık tutalım ve kaliteli bişeyler girsin ruhumuza uzun zaman sonra.
               o zaman belki hissederiz varlığımızı, yeniden hissediliriz birilerince...
                    severiz belki nasırlaşmış kalbimizi çatlatabilirsek,
seviliriz..

 

26 Kasım 2012 Pazartesi

yalnızlar garı

öyle..


sarılmak en büyük şükür.

bizi erdemli kılmayan acılara da sahibiz,
çoğu acımız bizi erdemli kılmaz, bilakis erdemsiz yapar...


fakat bazen biri umulmadık yerde size öyle bir acınızı hatırlatır ki işte o erdemli acılardandır.. ilk acınızı yaşadığınız ana götüren zamanda yolculuk makinasıdır yolladığı şey ve onun bundan haberi yoktur, o anda takınmanız gereken tavrı kestiremezsiniz...

şuursuzca ondan uzaklaşır ya da ona koşarsınız, ben şuurlu bir şekilde uzaklaşmayı öğrenmiştim.

bunun bedelini pahalı ödemiştim zira..


22 Kasım 2012 Perşembe

oysaki

nasıl bir algılanma,
insanların seni nasıl algıladığı konusu hep atladığım konu, farkındalık anlarımda hissedip beynimin amcıklama geçirmesine sebep olan konu.

yeni dönüşmüş kelebekler gibi ruh hallerimiz, ateşe muhtaç kelebekler, ateşte yanmak isteyen..

ateşte yanmak canımı yakmıyor. ateşte yanacağım günün özlemiyle yaşadım her günü, ateşte yandım birkaç kez. yakan ateşler güzel de yaktı hani.

kelimeler, ah şu kelimeler, hissizleştiriyor mu yoksa daha mı hissedilir kılıyor duygularımızı? bilmiyorum..

sarılmamız yeterdi oysaki. bilirdin..

oysaki özgürlüğü seçmek,
başka vücutlar sevmek
bir şehri tam kalbinden
beyninden vurup gitmek var aklımda.


şimdilik benim kafa

ankaradan döndüm keyfler gıcır,

olöf biraz daha beklesin, yazdım ama beklesin, mutluyum zira.

mutsuz bir anımda yayınlanmak üzere örttüm üstünü onun.

şimdilik benim kafa bu:


15 Kasım 2012 Perşembe

ankaraya uğruyorum, uzun zaman sonra. 3gün.
bir tuhaf m.kodumun içim yine, hayır nedir abi, ilacı nedir cidden bilmiyorum.. her şeyi denedim. denemekten vazgeçmeyi bile.

olmuyor demiyorum, oluyor.. olmasın işte hala bişeyler olmasın içimin sokaklarında...

her gitara vuruşunda feist, belam sikilmesin mesela...

hadi görüşürük.



bir sonraki yazı olöf arnald üzerine olacak, yol boyunca eşlik edecek bana... kürk mantolu madonnayla nasıl bir etkileşime girecekler bakalım...




 benim şimdiden ağzıma sıçılmakta.. buyrun buradan


 
belki o zaman azad olabilirdim, yapsaydım eğer, gitseydim eğer.. gidebilseydim..

10 Kasım 2012 Cumartesi

Göt üzerine tespitler

götü yere yakın olmak ya da konfeksiyoncu kız götü-

yoğun kişilik tespitlerine imkan veren bir uzuv/ (uzuv demek ne kadar mantıklı düşünemedi!) organımızdır götümüz. erkek götünü bilmem, bilinecek bir tarafı da yoktur zaten, lakin kadın götü ve çeşitleri üzerine birkaç bilgim var. bunlardan bahis açmak isterim.

efenim şimdi bu yazıda 2 götü ortaya serelim, ilerde başka başka götlerden de dem vururuz.

göt 1- yere yakın olan ya da hafif havalı, dışa çıkık göt.

bu göt çeşidini önce bir görelim.





bu ablamızın götü, dikkatli baktığımızda anlayacağımız üzere hafif çıkık ve yere yakındır. götün yere yakın olması boyun kısa olmasını ifada etmez. götün yere yakın olması vücüdun orantısızlığı ile ilgilidir. normali ve altın oranın ne olduğu konusunda kesin bir bilgiye sahip olmasam da  kalçadan yukarısı ile alt tarafın uyumu adına bacakların biraz daha uzun olmasını beklemekteyım. bu yere yakın götlü ablalarımızda durum tam tersıdır. ya eşit ya da bacaklar biraz daha kısadır yukarıya oranla.


sıkıldım... yazarım bir ara devamını...

özledim lan.

bir anadolu şehri olarak bahsettiğim yer olan karamandan izmire gelmeden önce benim neden ayna karşısında fotoğrafım yok sorgulamasıyla bir çalışma yapayım diyerekten çekilmiş bir poz..

utanayım diye koyuyorum..

özledim lan küçük şehirde yaşamayı..


7 Kasım 2012 Çarşamba

O'na

bazen her şeyden daha değerlidir bir tebessüm, akarken göz yaşı hem de sevdiğinin gözünden. ona bir tebessüm hediye etmek..

 
elımde tam sevısmelık bır sarkı var ve evet cuma gunu sevısecegım ve yıne evet ondan sonra paylasacagım.

5 Kasım 2012 Pazartesi




yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu.
– AYLAK ADAM


 

4 Kasım 2012 Pazar

2 Kasım 2012 Cuma

İzmir Bios Birsen Tezer

buraya geldiğimde "izmir bana bişeyler ver yoksa sövmem yakındır" demiştim.

sağolsun, geldiğimden beri hiç mutsuz olmadım. hep yapacak bişeyler buldum, yeni insanlar tanıdım, tanıdıklarımla buluşma fırsatı buldum. muhabbetler gırla...

yaptıklarımdan bahsetmeyecem ama dün ilgi  ile birlikte birsen tezer performansı dinleme fırsatı yakaladık.
gece sonunda ilgiye söylediğim şuna benzer bi cümle vardı, hala tadı damağımda.

"ne ölüm ne de aşk daha fazla doyurabilirdi bu gece beni."

güzel insan birsen vesselam. fırsat bulan canlı dinlesin.


1 Kasım 2012 Perşembe

Başlık "deneysel hayatlar vol I"


üzgün olmam için gitmiş olman gerekmiyor, gidebilme ihtimalin bile çoğu kez üzüyor beni, hem yanındayken, yanyanayken...
bana bunları hissettiren biri olduğun için daha çok seviyor, daha çok sevdiğim bir şey olduğunu farkettiğim için daha mutlu oluyorum
umursamaz tavırlarımın sebebi, altını çizdiğim kitap satırlarının sahibisin..
bize yakışan çok şey var, biz olan..

odam kireç tutuyor bilesin

bir odaya sahip değilim, sahipliğe sahip değilim ki.

acıtamıyor olması artık hiçbişeyin, senin bile,

artık

ART-tık


hazır kış da geliyor
sıcak şarap eşliğinde
dreamer
yorgan altı, hı?

23 Ekim 2012 Salı

kapalı bir havada evde yalnız,
cam kenarına kayan gözler,
kenarlar ve boşluk,
hayallerin yansıdığı..
hep bir arayış, durdurulması güç çıplaklık hissi
yanyana getirilemeyen kelimeler.
yağmaya gebe bulutlar.
doğamayan yağmur.


20 Ekim 2012 Cumartesi



o son hareketi yapmayaydım iyiydi.

19 Ekim 2012 Cuma


What did you do?
answer me ?
What did you do fucking answer me? 

17 Ekim 2012 Çarşamba

Birkaç yaralı ruh, birkaç bira şişesi
Elimizde bunlar var mutlu olmaya yetmez ki, aşk.

Bazı yalanlar güzel
Bazı gerçekler acıymış
Bazı ölümler uzun
Bütün hayatlar kısaymış..

28 Eylül 2012 Cuma

27 Eylül 2012 Perşembe

bir denge var sigarayla aramda. yazılı olmayan bir sözleşme.
iletişme/ konuşma seviyemle ters orantılı, yazmamla paralel içtiğim sayı.
paket devrilir oldu birkaç gündür,
bugün konuşmadım, yazmadım sigara da içmedim pek.
bugün çok konuşasım, yazasım sigara içesim var..

egeyi sevdim, bir o kadar da yavan geldi izmir bana..

her yer bacak, meme. kafamı kaldırmadan yürümeyeli ne kadar zaman geçmiş. hamlamışım. 2 gündür boynumun ağrısını neyle açıklayacağımı şimdi keşfettim.

yavan izmir. ne istanbulsun ne de ankara,
ne karamsarım ne de mutlu, ne yolcu ne de yolum burada.

sana sövmemem için bu hafta sonu bana bişeyler ver izmir. ver yoksa her adımımda anana bacına sövmem yakındır. dükkanlarına gavur izmir yazmam yakındır izmir. bana gavurluğu ver,

hakkını yemeyeyım şimdi 3 gun oldu ama 3 gundur hayvan gıbı içiriyorsun,
ulan şimdi birden duygularım değişti, sevdım bır an senı, iyisin iyi.. haftasonu bakıcaz..
veda konuşmadı yapmadan. jb'mi aldım gittim.

24 Eylül 2012 Pazartesi

yeni yerde ilk yazı yine seninle konuşmamız üstüne oluyor.. bu ayrı bir anlama sahip benim için, dediğim gibi hissettiklerimizle söylediklerimiz bir olmuyor çoğu kez. kelimeler başka anlamlara gelebiliyor yaşam bağlamlarımızın farklılığından ötürü.. "işte belki de bu yüzden birlikte olamadık"

 

23 Eylül 2012 Pazar

kuzene mektup

ağzıma sıç zaten. regret eksikti şuan bi tek o da eklendi, yoldayım hala, 2 saat sonra izmirdeyim, çok mutsuzum lan, görücü usulü evlendirilmişim gibi hissediyorum.. 14 yaşımın tecrübesindeyim.

norveçten bana birşey getirme, ben geliyorum yanına, ya da polonyaya. öperler.

iç sesin verdiği ayar vol. bilmem kaç!

şuan yoldayım, hala yoldayım gece 12den beri. varamadı .mına kodumun arabası izmire. içimde gitmek istemeyen şey mi bunu sağladı diye düşünüyorum yarım saattir..

dün hayatımda çok az düştüğüm bir seviyede mutsuzluk hali yaşadım otobüs ayrılırken. bildiğin ait olmuşum oraya, oradakilere.. hayat bir bilinmezlik tutkusuyken bu denli korkacağımı bilmezdim bilinmezlikten.. sanırım yaşlandım, yoruldum bu hallerimden. durma zamanım geliyor sanırım, (bunlar hep tıraş cumleler olarak kalmasın hüss),
"bir gittin mi gitmek olursun, durduğun yerde de gidersin,"

iç ses: ne zırvalıyorsun yine, istedin hem de çok, ve oldu, daha ne zırvalıyorsun.. bi siktiriniz gidiniz demeye geldim hadi bana adiyos.

haklı.

22 Eylül 2012 Cumartesi

o zaman miami

alnımın acıdığını hissediyorum, kusamadığımın acısı bu. kelime kusmam geldi. kusamıyorum.

sevmem gelip sevemediğim zamanlarda karnıma ağrı girmesi gibi.

metaforlarla anlattığım bir duygunun anlattığım tarafından anlaşılmadığında burnumun sızlaması gibi.

sevilmeye karşılık bulamadım hayatım boyunca..

"ilk sevdiğim kişi benden çok duygusalım diye ayrılmıştı, sonra birsürü sevgili hayatı yaşadım ama hiç duygusal olmadım ve hepsinden ben ayrıldım.. ya da benım yuzumden bıttı.."
biryerlerde okumuştum buna benzer bişey

ne diyordu elemanlar "olur olmaz geriye dönenler, deliye dönenler kadar rahat uyumazlar.."

o zaman miami..

20 Eylül 2012 Perşembe

biz erkeklerin istediği çoğu kez böyle bişeydir, bu kadar basit.

not: o değil de iyiymiş hakketen :)


bu gece bu şarkının şiir kısımlarıyla uyu..
bu gece, gece senin olsun sözler senin..
sana yazılmış olsun bu gece tüm sözler..
bir bilinmezlikten başka bir bilinmezliğe..
hiçliğin tam ortasına..

18 Eylül 2012 Salı

güzel adam

yardım istememek
ne olursa olsun, bir damla gücün bile kaldıysa ona göre yaşamak gerek..
birey olmanın ilk ve en önemli iki koşulundan biri
kendine yetebilmek, kendin dışında her şeye 1 değil 2 adım uzak durmak..
kokusunu almamak kimsenin.
bedenini istememek kimseden.
birinin seni öldürmesini istememek,
pasif bir istekte bile bulunmamak, edilgen olmamak

buna karşın, diğer koşul
yardım etmek, muhtaç olana koşmak, kendininkinden çok başkasının müşkülatını gidermek.
su vermek nefes olmak, nefes açmak...
gülümsetmek, gülümsemesi için gülmek herdaim..

sevmek sevmek sevmek,
sevilmeyi beklememek ve fakat sevmek..


Bu şarkı da fonda çalan şey olsun

16 Eylül 2012 Pazar

ne demiş abilerimiz.. o zaman yolcu yolunda gerek...

15 Eylül 2012 Cumartesi

yalnızlık iliklerimde dolaşırken seni düşünmeden geçirdiğim zamanlara küfürler saydırıyor sigara üstüne sigara yakıyorum...


14 Eylül 2012 Cuma

bazen

bazen geliyor boğazıma oturuyorsun,
nefesim yok oluyor, atmosferim kayboluyor...
yorgunum, yoksun, seninle ilgili bir durum değil artık,
yok olma durumunu değiştirememek, değişmeyeceğini bilmek..

10 Eylül 2012 Pazartesi

junior hüss

son adana ziyaretimde sandıkları karıştırırken eski fotoları buldum, aile albümü filan...
sanırım burada 4 yaşındaydım ve yaramazlığın dibini yaşadığım dönemlerdi, bi nevi afacan dennis.. ama benim lakabım prof'tu. hayvanlar üzerinde çok fazla deney yapardım, kertenkele yakalayıp beslemek, sapanla kuş avlamak en büyük zevklerimdi. balık avı hastalığım da o dönemden kalmadır. burada saçımın orta yeri kesik, 1 gün önce kardeşimin kafasına taş atmıştım sebebini hatırlamıyorum, ben uyurken o da makasla saçımı kesmiş... ne güzel etmiş.
neyse bu fotoları görünce bi hoş oldum, bi doğaya kaçasım yaramazlık yapasım geldi. şimdi gidip bikaç kuş avlıyım, biraz balık tutayım..



prof hüss                                                                 sarı-darı sarbi (sabri yerine sarbi)

8 Eylül 2012 Cumartesi

5 kaldı
gitmeme,
yeni bir hayat, aynı hayat, ayn-ı hayat
tekrardan ibaret,
her biri bir beden ölümüne sebep,

bana bedenini ödünç ver..
2 misliyle geri vereceğimin sözünü tırnaklarındaki kanıma say..


5 Eylül 2012 Çarşamba

dead and lovely


yarın biraz izmir, bu akşamdan hazırlık ve yolculuk. yolda tekrar izlenecek film. vurucu giriş.





4 Eylül 2012 Salı

uzun zaman önce öldürdüm seni, ellerimle gömdüm. seni. şarkılarını.

kokunu gömememiştim. unutmak ne mümkünken unuttursun diye kokladım durdum başka başka bedenler.

ölen benmişim, kokladıklarım da benim ölü kokum.

müziklerin ölmemiş. ölmemiş ki hala uzaydan yolluyor, beynime hükmedebiliyorsun bu şekilde.

dayanılması güç

daha güç haller pek az.

pagana doğru...

yeniden.
sana doğru.





3 Eylül 2012 Pazartesi

bazı insalara laf etmemek lazım, bazı insanlar laftan anlamıyor değiller fakat bazı insanlara laf anlatılamıyor.
hem tüm bunlara ne gerek.

damağının kuruluğunu tek başına yaşayan hüss
canı şekerli bişiler çeken hüss

2 Eylül 2012 Pazar

bitmesin istenen kelimeler,bilinç akımları, henüz bitmeden AYLAK adam!!

ancak bir yolcu bütün dünyayı ve şehri ve sokakları bir durak olarak görebilir.

artık çok kolay gülebiliyorum.

insan hasta oldu mu kendi etinin bilincine çok daha varıyor. belki bizi toplum içinde yaşatan hastalık bilincidir.

katıksız dişi bu. içinde çoktandır uyuyan hayvan uyanmış nafakasını istiyor..
dışarıda rastladıkça kafasında soyduğu kadınların gerçeği demek buydu. (bu duyguyu çok iyi hatırlıyorum)

kadınların neden evlenmek istediklerini anlıyorum: yalnız kalabilmek için.

kelimelerin yetersizliğini öğrenmek..

sana unutmak istediklerini hatırlatacağını bile bile daha da yazacağım.

şimdi adımdan daha önemli bir şey biliyorsunuz: Sigara içtiğimi.

31 Ağustos 2012 Cuma

29 Ağustos 2012 Çarşamba

uyuyan kedi.
uyuyan kedili prenses.
kediler nöbet tutuyordur başında kesin.

bunu da seversin kesin.





27 Ağustos 2012 Pazartesi

21 Ağustos 2012 Salı

sanki

sanki buram çok acıyor gibi oldu şimdi. bu acı geçiyor mu?
cevabı bilinen cevapsız sorular...

16 Ağustos 2012 Perşembe

uğurlar olsun güzel insan.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

yolu bu yakaya düşenin hakkıdır mutluluk ve bu müzikler

çok sevdiğim ve çok huzurlu olduğumda dınledıgım bir şahıstır kendisi, bu geceye hepsini vermek istedim. bu gece dinleyebildiysen dinleyebiliyorsan bunları haketmişin demektir.

mutluluğum sizin olsun...





















14 Ağustos 2012 Salı

bu gece insanların hayatlarına müdahale edilmesine izin vermeleri hakkında konuşmıycam,
üzgün olma halinin bir gaflet anında açılan ya da kendiliğinden kulağınıza giren bi müzikle bir anda üstünüze düşen bir fil olduğundan da bahsetmicem bu gece

acı çekmenin zevk vermesi, duygusal kriz hallerinin ve neyapacağını bilememenin verdiği müthiş düşsel yaratım gücünden de bahsetmek istemiyorum

sakin hayatlara 'özenmekle yetinen' insanların hayatlarını bu uğurda nasıl bok ettiği bu gecenin konuları arasına girmeyecek

yazmanın insanoğlunun en büyük keşfi olduğunu söyleyesim var (hadi canım sende!)

şükretmek gerek. şükür bu gecenin konusu olabilir. inanmanın en saf belki kendiliğinden bir tezahürü olan şükürden bahsetmek istiyorum bu gece.

yakın zamanda arayıp ulaşamadığım, ulaşmama izin vermeyen insana, bu duyguyu ve iradeyi veren yaratıcıya şükretmek istiyorum.

teslim oldum.

gece Moz gecesi

9 Ağustos 2012 Perşembe

7 Ağustos 2012 Salı

iç sesin verdiği ayar.

aklına çok çabuk gelen fıkırler (parlak fıkır dedıklerın) genellıkle bok gıbı olur. bil.
üzerine düşünülmemiş çalışmalardan doğa kanunu bulamazsın, sadece mental masturbasyon yaparsın unutma.
insanlar özellıkle kendılerı uzerınden mental masturbasyon yapmana sinir olur, özellikle dostlarına bunu yapma. dostsuz kalırsın.
dostsuz kalmak mental masturbasyon yapan bir insansan senin için çok acıtıcı olabilir. 
canının acıması senı agresıf kılar, daha bı yalnızlaşırsın. yalnız kaldıkça melankolıye bağlarsın. hayatıma bır degısıklık vermelıyım dersın kı bu ölümcül tahrıbata sebep olur aman diyim.
ben böyle bi insan değilim dediysen malın büyüğünü yemişsin yakın geçmişte, haberin yok, haberin olsun. 
inat da etme kötü huylarında, sadece birden değişemez, ilişkilerini bırden duzeltemezsın, düzetlmeye çalışma. rayına gırer bi şekilde.

fazla seks düşünmek, en kolay yaşama yoludur. hareket etmediğin sürece, basit yaşar, mutlu ölürsün. her anın küfürle geçse de.

beylik laflar döşemeye kalkma (şimdi yaptıkların gibi) biri gelir, çok canını yakar. 

neyse şimdi ben gideyim massive kalsın. O değil ne yazdığım hakkında hiç bir fikrim yok.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

olmuyorlar çoğaldı hüss
olmuyor, olduramıyorsun.
yine.
elden gelmiyor, dilden.
hareket etme.
tek ilacın bu.
biliyorsun.
ilacın yok, bunu da.
dur,
sakın..

zamanı gelen söz beklemez

tıpkı ağızda çürüyecek olması gibi söylenmeyen sözlerin zamanı gelen şarkılar da dinlenmezse çürür, anlamını yitirir...

ses açmak lazım, ışık kapamak bu şarkı için, durmadan yazmak durmadan düşsel masturbasyon yapmak lazım...
gözlerin hareket etmemesi hareket kabiliyetinin ortadan kalkması lazım,
kalbin dahi.
biz de öyle yapıp dinledik bunu.
kalbimiz dahi hareket etmez halde.

aşk yoruyor ya hani, bunu bana diyen güzel kadın, seni anlıyorum şimdi. anlamak acının katsayısını arttırıyor o ayrı.
selam eder, öpcüklerimi sana yollarım.

4 Ağustos 2012 Cumartesi

bazen kendimi çok ucuz hissediyorum. özellikle ana dilimde bişeyler dinlerken.

30 Temmuz 2012 Pazartesi

mutsuz'hüs!

birkaç zamandır mutsuz değilim. dün bir farkındalık anında bunu farkedip mutsuz oldum. sonra tekrar mutsuz olabildiğimi hissedip mutlu oldum içten içe mutsuzken.

yazmaya hastalıkla bağlı olanların yaza bildikleri duygu durumları, mekanlar ve dürtüler var. benimki mutsuzluk. biraz zamandır yazamadığımı farkedip sebebini düşündüm.

bişey düşündüğüm zamanları hayal ederken hep elimde kitap hamakta uzanmış bir ayağım hamağın dışında, gözlerim kitap okumaktan yorulmuşken gözlüklerimi çıkarıp sapı ağzımda hımmm'ladığımın fotoğrafı gelir gözümün önüne. sanki bişey düşünmek ancak bu şekilde mümkünmüş ya da buna en müsait ortam/ resim buymuş gibi gelir bana. ama öyle değildi. tuvaletten çıkıyordum ve annemin lavabo önüne koyduğu sıvı sabunla kalıp sabundan hangisini seçeyim diye kararsızlık yaşarken düşündüm mutsuzluk halime ilgili. sonra beni mutsuz eden şeyleri düşündüm sıvı sabunda karar kılmışken.

onları da sonra yazarım, daha o kadar mutsuz değilim. yazamıyorum.

26 Temmuz 2012 Perşembe

"denemeyen aşık olsun"

yenı yazı yazmayı denemeyen aşık olsun dedıler denedik. zira aşık olmaktan korkar olmuştuk..

buradan alır yürürüm diyordum yürüyemedım, yazacak çok şey var, çok gezdım, listede yapamadıklarım olsada sıralama olarak adanada kamp sıralamasına gelmiş bulunmaktayım.. bu sırada yaptıklarımı bırer 2şer foto ile göstermek isterim... ben susayım onlar dillensin.. Gidebilenlere gelsin aşağıdaki de...

                      
malum yerden ankaraya varış.

ankarada işlerin halli sonrası babel

ankaray

Yürüyen merdiven ve aşti

buraya bakarların ne demek olduğunu anlamam 2 yılımı almıştı. gülümsedim hatırlayınca.

ah aşti ah. aşti ne lan demiştim ilk kez 7 yıl önce, "otogar nerde bilader" diye sorarız biz, aştiye nasıl giderim diye sormayız.. yalnız birader değil bilader deriz..

İstanbula varılıp çamlıcada kahvaltı yapılır.

sırf sigaralı postlarıma yenısını eklemek ıcın buralara geldığımı soyleyenler var.



mekan güzel, obje kasıntı.

ballı kaymaklı ekmek yiyen şapşal kedi.

biramızı içerken sessizce uyuyan öğle şekerlemesının tadını cıkaran asil.

adalar.


Resim yazısı ekle

dizşerimde hala yaraları durur çocukluk sevdalarımın..







aldığı hediyenın arkasında etıketı unutan adam.

deneme 1

deneme 2

ayrılık pozu. dost başa düşman ayağa. yok lan o burda anlamsız durdu =)

17 Temmuz 2012 Salı

morrissey günü 2. yok lan hatta konseri.

yol haritası

bir kaç saat sonra başlamak uzere

şimdiki durak-ankara (tez teslımı)-istanbul (Morrissey konseri dahil meşkli bikaç gün)-adana (ana ocağı, gölde balık avı ve gece kampı)-kayaköy (1 haftalık tatıl)-şimdiki durak.


Nerde benim kırmızı gömleğim :))

16 Temmuz 2012 Pazartesi

14 Temmuz 2012 Cumartesi

perfect day

ne zaman olduğunu tam hatırlamıyorum sanırım lısans 4. allahın her gunu içtiğimiz donem. altmışevlere gıdılen, çinçinde dolanılan, götümüzü kesme korkusunun umrumuzda olmadığı dönemler.. henüz neyin kafasına ulaşmaya çalıştığımız konusunda düşünmediğimiz sadece takldığımız dönemler..

okumaların bu denli derinleşmediği, gırgırdan da olsa her türlü uçurucuyu "bali bile" denediğimiz dönemler..

özlemle anmıyoruz tabı, fakat sanırım "ulan ne moronmuşuz" diye içten içe gülüyoruz...

olsa yine yaparım, (var yine yapıyorum)

birbirimizi kandırmaya gerek yok, bazen ihtiyaç duyarız buralardan gitmeye, buna imkanımız yoksa buralardan götüren maddelere sığınırız..

bazen sadece uçmak isteriz. bazen sadece uçarız bir istek oluşmamıştır bile..

uçurucu madde kullanmadan da uçulabilir fakat zordur, sağlam bi kitap, çok sıkı bikaç dostla girişilen workshop, aşık olduğunu sandığın! kişiyle sağlam bi şevişme de uçurucu etki yapar..

bazen 1 bira bile yetebilir.

bazen de odanın ortasında üstsüz uzanıp (altta bi tek don kalabılır, hayayı elden bırakmayan atayist) öylece tavana bakmak da kafi gelebilir istediğin noktaya çıkmaya/ inmeye/ varmaya...

tüm bu yazılanlar aşağıda denk gelınen geçmi zaman moronluğu içindir. 

bugün moron günüm.

bu da şarkısı:
       






13 Temmuz 2012 Cuma

kendi başımayım. kendimle birlikte bir odada, uzayda bir yerdeyım. nerede olduğumun hiç farkında değilim. içeriye ışık girebilecek her yer örtülü. gündüzü yaşamayı sevmem. sevemedim.

bazen bir ses yetiyor, yanlışlıkla aranmış olmak kafi gelebiliyor huzuru bulmanıza...


12 Temmuz 2012 Perşembe

zira zihne küşayiş vermektedirler.

yolculuk üzere yol olan insanlardan mısın sen de? dedi biri
kafam olmuş konya yolu dedim. tebessümleştik.

eve döndüm, saat 2:41.
kahve koyup cam önünde sarma tütün içmekteydim 3 dk. önce.
sigaranın ve kahvenin bu kadar anlamlı olduğu ender anlar var.

çokça kahve ve sigara tüketin. zira zihne küşayiş vermektedirler.

zihne küşayiş veren şarkı da olsun isteriz. o da şöyle bişey olsa gerek..