27 Aralık 2010 Pazartesi


sidharta

nigrôdhâ
koskoca bir ağaç görüyorum
ufacık bir tohumda
o ne agaç ne tohum
om mani padme hum (3 kere)

sidharta buddha
ben bir meyvayım
ağacım âlem
ne ağaç
ne meyva
ben bir denizde eriyorum
om mani padme hum (3 kere)

Asaf Halet Çelebi
om mani padme hum

22 Aralık 2010 Çarşamba

unutmak unutmak unutmak

sonra âlem değişiverdi 
ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak, 
mevsimler ne çabuk geçiverdi 
unutmak, unutmak, unutmak. 

21 Aralık 2010 Salı

başla

sadece yap dedi ..
sadece yaptım

13 Aralık 2010 Pazartesi

8 Aralık 2010 Çarşamba

çok yeni bişey oldu, evimi değiştiriyorum.. ve çok mutluyum.. yeni bişey.. buz gibi suya birden atlamak kadar heyecan verici bişey.. çok sevdiğim bir dostumla artık evimizi de paylaşıyor olucaz. Burası çok daha güzel artık. kafam da.

2 Aralık 2010 Perşembe

Souad Massi - Samira Meskina

rengin değil de ara rengin peşinde olmam mı beni bu denli gri yapan..

29 Kasım 2010 Pazartesi

gönlümü put sanıp kıran kim..

25 Kasım 2010 Perşembe

garibimsi..

nedendir bilinmez yazamıyorum.. şu ara çok fena halde kafam, resmen tecavüze uğramış durum sonrasında..
aslında yeni renkler doku ve hayatlar da bende ilk anda bu etkiyi yapar ama o zaman çok mutlu olurdum. şimdi herhangi bir renk yok. eskimiş yaşamımın yıllanma evresinde olduğumu düşünüyorum fakat aromamın eksik olduğunu da biliyorum. bu halimle yıllanırsam eğer sevmediğim bir tada sahip olacam. bunu istemiyorum ve sanırım köklü bir değişim beni bekliyor. yine..

sadece 1 haber, işaret ilacım..

24 Kasım 2010 Çarşamba

farklı bir istekle güne başladım bugün.. uzun zamandır kendime saygı duymadığımı farketmiştim odanın dağınıklığından dün gece, belki bunun da etkisi vardır.
kendimi en az nasıl hissederim çabalamasına girdim.. kendimden ayrılamayacağımı biliyorum ama kendimi hissedebildiğim kadar az hissetmek istiyorum..
hafif düşüncelere izin veriyorum, birkaç insanla onların sorunları hakkında konuşuyorum. sonra kahve içip önümde yapılmayı bekleyen iş havuzuna dalıyorum.. nefesim bitene kadar dalmaya da niyetliyim. en azından kendimi özleyene dek..

14 Kasım 2010 Pazar

yazmaya başladım..

The art of travel is to deviate from one's plans


aklımdasın..


yol..

9 Kasım 2010 Salı

o zaman bilmediğim şeyi 
şimdi de bilmeseydim keşke… 

7 Kasım 2010 Pazar

neden buradan bilmiyorum ama 1 anlık bir his gibisin..
bazen var bazen yoksun..
çok fazla anladığımı düşünüyorum seni, keşke bu kadar anlamasaydım..
olan oldu yapacak bişey yok(yapacak şey çok aslında)
paralelliği kaybetmek keyif verdi aslında bana..
birgün biyerde buluşma, iletişme ümidim(beklentim) de yok bu güzel..
seni öldürmek gerekmez diye bir ses var içimde. sadece yaşamaya devam ediyorum.. bu beni rahatlatıyor, aksi halde daralıyor içim.. gündem oluşturup onunla meşgul olmak istemiyorum.. mevsimi geçmiş bir resim olarak kal içimde istiyorum.. sanki çok aceleye getiriyorum gibi, bu satırları yazmak sanki çok erken gibi ama ben de çoook yoruldum, gerildim artık.. istediğin anlamda öldürdüm evet.. çok öldürdüm.. sonra acıdım ölen sana..
keşfetmeyi keşfetmek, hissetmeyi hissetmek, üzülmenin de tadını sevmek..
kelimelerime kavuşmak, şahıslarımı yitirmek hep aradığım kendi küçük gerçekliğimdi.. bunu sağladım seninle.. bunu çok sonra farkettim ve bu yüzden tekrar ettim yeniden seninle son birkez daha..
sanki nokta konmamıştı öncekinde, şimdi noktalar ardısıra kondu..
bu, hayat var demek yeniden yollar yeni ufuklar yeni yeniler demek..
seni çook seviyorum.. sevdim, seveceğim.. biten farklı bişey bunlar bitmeyecek.
yol..

29 Ekim 2010 Cuma

şimdi gitmek vaktidir..

yol göründü yine..
sanırım bu defa farklı bir yol..
farlarımın 2si değil de 1i bozuk bu kez.
arkamdasın ve ne yazdığımdan haberin yok.. ne garip seni yazıyorum oysaki..
starsailor çalıyor poor misguided fool
kendi hallerimizdeyiz..
bazen çok iyiyiz. bazen şimdiki gibi kendi halimizde..
bir zaman gelir de bu günü aramam umarım.
ya da başka başka zamanları yaşarken biz aklıma gelsin bu gün
insanız..
umarımsız bir yazı, umarımsız bir yaşam

21 Ekim 2010 Perşembe

cem akbaş - 06.04.2009

çok sevdiğim pek muhterem zat. Bak ne buldum. bana yazmış olduğun bu satırları gördüm çok güzel oldum.

bu şarkı da bonusumuzdu..



bugün
yağmurda yürüdüm
yürümek zorundaydım daha doğrusu
ıslandım evet donuma kadar ıslandım
hayır abartmıyorum
kesinlikle
üşüdüm lan ıslak ıslak dolan dur
sağda solda
bi şemsiyeyi de bulamadıydım zaten
evde
soktuğumun şemsiyesi götümdeymiş meğer
yoldayken açıldı
götümde..
belki de yoktur evde şemsiye hiç olmamıştır
orasını bilmem de
siktiret dedim
şeker miyiz ki ıslanalım
dedim
demez olaydım
çıkmaz olaydım
ama çıktım bi kere
hayır o değilde
o nasıl bir yağmurdur arkadaş
bi ara ver bi nefes al
ama yalan söylememek lazım
dindi yağmur
ben dolmuşa binince..
işimi bitirmiştim meğer bir iş yokmuş ortada aslında
hay sikeyim
boşuna ıslandım
ıslandığımla da kaldım
üşüdüm bi de lan donum bile ıslak a.k
madem dedim varayım şurdan
bu adam evdeyse çökeyim hemen
bi sıcak çay içeyim
yağmur dinsin ben de kuruyayım
donum da kurusun
o da okuldaymış a.k
hay sikeyim..
hayır o değilde
o nasıl bir yağmurdur arkadaş
bi ara ver bi nefes al
ama yalan söylememek lazım
dindi yağmur
ben dolmuşa binince:) 


20 Ekim 2010 Çarşamba

gitmek üzerine

gidersen yollar başıma düşer. kör olurum. nutkum tutulur yine.. yine gidecek-
bu sefer kaldırabilir miyim.. silinir mi hafızam..
yanımdayken mi gider ruhun, sen gittikten sonra mı, çok sonra mı..
ruhun hiç gitti mi yanımdan..
takip edebilecek miyim ruhunu..

bu satırları yazdım sonra çok şey düşündüm hissettirdin resmen ve ilk defa sen susturdun beni söyleme dedin.. hayır ilk defa değil ama şimdiki durum için ilk..
çok mutluyum, mutsuzum..
umarım istediğin hayatı yaşarsın..

16 Ekim 2010 Cumartesi

geldim ama kelimem yok, birgün bir söz yollamıştın bana jehandandı hatırladıgım kadarıyla "kelimesiz geldiğim fikirler yol almaz"

almıyor evet..

seviyorum..

yine o his

yapmayacağımı düşündüğüm bişey yapıyorum şuan ve sana karşı şuan hissettiklerimi direkt buradan ve dğüzeltme bile yapmadan parmaklarım hangi harfe basarsa o şekılde yazıyorum...

şunu anlamıyorum, biz uyumsuzsak eğer neden bu çekim gücü..

bu uyumsuz kelımesı olmadı başka bişey düşündüm o cıktı elımden.. dengesız belkı, belkı patakütalı zıgzaglı nebilişyım bişi bişi işte ondansak

seni seviyor ve cok ıstıyorum ama öyle bir zaman gelıyor kı ısteme kelımesı bıle cıkıyor kafamdan nefretıme maruz kalıyor.. şimdi 1 sıgara mıolası verıyorum gelınce devam edecem..

13 Ekim 2010 Çarşamba

black

biliyorum, bir gün güzel bir hayatın olacak...
biliyorum, bir yıldız olacaksın birilerinin gök yüzünde...
ama neden...
neden, neden o, o benim olamıyor ki?

12 Ekim 2010 Salı

Antalya yönünde yolda..

(9.10.10)
zamanla birlikte aradaki mesafe de uzar mı?
cevap yok!!
genellikle cevabı evet olan ama evet demekten nefret ettiğim zamanlarda "cevap yok !!!" olurum...


karşılaştığımızda ilk hareketim ilk tepkim, ilk yön değiştirmem, ilk düşüncem ne olacak? ya onun?


sigara mı içeriz birlikte.. ya da ayrı biryerlerde köşede..
ilk kelime merhaba mı olur?
ilk hareket sarılmak, duyumsanan ilk koku ten kokularımız, alınan ilk tat dudak tatlarımız mı olur?
yokmuş gibi mi davranırız.. hiç tanımamış gibi hiç tanımayacak gibi..
ilk muhabbetimiz ne olur? birbirimizle olmazsa kendimizle peki..


ağlarmıyız, peki güler ve kahkaha da atar mıyız?
 ne veririz ilk..
ilk hangimiz konuşur.. hangi harf çıkar ilk ağzımızdan, hangi ses..


uzun zamandır cebimde yazılmayı bekleyen kelimelerden özür diliyorum..

28 Eylül 2010 Salı

yollar bunu herzaman yap----

tekdüzelik acı vermeye başlayınca
ve arzular azalınca
dargınlıklar çoğalıp
duygular yeşermez olunca
yönlerimizi değiştirecek ve farklı yollara gideceğiz
o zaman aşk,
aşk yine ayıracak bizi..

19 Eylül 2010 Pazar

ya beni bırak, ya sarıl bana  (Birhan Keskin)

18 Eylül 2010 Cumartesi

hem, unutma herkes birilerinin yarasını taşır uzaklara.. (Birhan Keskin)

15 Eylül 2010 Çarşamba

başı kesik tavuk

önce yazdığım şiiri kopyaladım buraya başlık da o şiirin başlığı, sonra beğenmedim sildim.
birkaç gün önce 1 bloga rast geldim. Hep olduğu gibi yine çok farklı sulardan kapım O'na çıktı ne garip..
every day is like sunday en sevdiğim şarkıdır belki de şu hayatta.. gezinirken rastladığım blogun ismi de bu. Okudum.. Kaldım öylece.. sustum.. 2 haftadır sigara içmemiştim 1 sigara yaktım. içememişim bile.. kendisi içmiş kendisini yanık kokusuyla haber verdi yastığım bittiğini.

boşluğunu her kelimesiyle dolduruyordu okuduklarım.. her kelimesini içime sindirerek okudum sen kokanları aldım içinden. Tarifsiz duygular doldu içime.
Başı kesik tavuk olmuştum..

5 Eylül 2010 Pazar

bir başka gece bu gece


Süründürme
Bu acıyı uzaklastırıyor
Fakat senin kalmanı saglamıyor
Bu kırıklarımızı düzeltmek ıcın bır yol
Zorlamayla ya da yalanla olacak sey degil..

Yatır beni;yalanlar gercek oluncaya kadar
Süründürmek için yatır beni

Senin gülüşün beni benden alan
Burda bir cift olsak
Inanılmaz bır zarafetle
Senın yanında olmanın hakkını verecegım

Yatır beni;yalanlar gercek oluncaya kadar
Süründürmek için yatır beni

Yatır beni;yalanlar gercek oluncaya kadar
Süründürmek için yatır beni

Yabancıların yanına gidip yuzunu kaybetme
Ve nefes almayı unutma
Ayrılmadan önce hakkını ver

Yatır beni;yalanlar gercek oluncaya kadar
Süründürmek için yatır beni
Yatır beni;yalanlar gercek oluncaya kadar
Süründürmek için yatır beni

4 Eylül 2010 Cumartesi

biraz hayalim

Kulaklarım çınlıyor bir hoca var konuşan
Yarı boş sınıfın sağ arka sıralarında
Kulaklarım çınlıyor bir hoca var konuşan
Yazmaktan sarhoş bir sınıf zaman yedi otuz sıralarında

Yankılar var bir kulağımda
Diğerinde nabzımın sönükçe atan tıptıpları
Uyku akıyor
Üzerinde okulun bittiği hayal olan
Sararmış gözlerimden
Bunu bozan
Kulağımda yankıları olan
Birden fırtına gibi kopan
Hoca sesi midir nedir?
Üç saniye bilemedin dört
Kâfi geldi çınlamaya
Bayağı saydığım o sesler
Kulaklarım çınlıyor bir hoca var konuşan
Ben yine
Yarı boş sınıfın arka sıralarında
Gözlerinde akan hayaller
Bir kulağı açık durumda
Nabzımın atışını dinler durumdayım..

3.sınıf Yeni Türk Edebiyatı Şerif Aktaş dersinden kalma

3 Eylül 2010 Cuma

çatışmam

İnce bir tını

Yağmurlu bir ses var

Sızlıyor kelimeler

Boğazımda bir düğüm

Yanımda sen olsan yeter

Hıçkırıklara bulanıyor birazdan

Sonra yaşlar serpiliyor

Dört yıl önce yazdığım

Şiirlerin üzerine..

25 Ağustos 2010 Çarşamba

öyle işte... yarım kalıyor anlatamıyorum..

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Bir Panorama

Çıkart üzerinden elbiseni

Yırt at önündeki resmini

Aynalara taş vur

Bırak dolsun kumlar

Parmak aralarına

Koş şuursuzca, gözlerini kapa

Gülümse… gülümse

Ve düşle…. Her şeyi

Seni, beni, onu

Dans et.. uyumlu kıvrımlarla

Sesleri hisset

Vücuduna doluşan havayı da

Ve bırak kendini suya

Bekle şimdi, hareketsizce

Hapis tut içindeki havayı

Yalnızlığını hisset

Ve havayı serbest bırak

Gülümse gülümse..

17 Ağustos 2010 Salı

ve devamını getir

o ne ağır bir şeymiş öyle.. hala mı getirmeliyim devamını sorusunu da soramıyorsun ya ne zor.. belki de ben her zaman yaptığım hatayı yapmışım yine "yanlış anlamışımdır" kim bilir..

16 Ağustos 2010 Pazartesi

yarım Türkçesiyle yarım Türk bir Almancı "önemli olan senin anlamandı" diyerek kendisini düzeltmeye çalışan Hüss'e posta koydu :) MERWE

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Ders çalışmam lazım… Ama böyle düşündükçe çalışamıyorum…

Ve böyle düşündükçe bunalıyorum…Bunalmamak için ders çalışma işini düşünmemelıyım diyorum…Ama düşünnmeyince kendimi suçlu hissediyorum…Keşke yüksek lisans yapmasaydım diyorum ondan sonra…Başım donüyor ve bir sigara içiyorum..Sigara içince dıkkatim tamamen gotume kaçıyor…Bu sefer önümdeki kitaba konsantre olamıyorum..konsantre olamayınca moralim bozuluyor..çünkü ders çalışamıyorum ve ders çalışamayınca kendimi suçlu hissediyorum…sabah dokuzdan beri mücadele ediyorum…

10 Ağustos 2010 Salı


sarhoş ve eli kalem tutmayan Hüseyin'in dilinden, Merve'nin kaleminden;

ilk defa seni düşünerek mutsuz olmuyorum, ilk defa düşüncelerimden korkmuyorum çünkü düşünemiyorum bile.. düşünmemek beni mutlu ediyor. "O" nu düşünemiyorum. sabah uyandığımda bu hal geçmiş olacak ve ben normale dönecem biliyorum.

Tüm bunları yaz Merve, sen sağımdasın şimdi kafamı sola çeviriyorum solumdasın bu sefer. her şey dört tane.. ağaçlar dört tane.. tek olan bir tek "O"...

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Eylül Akşamı

Hiç bir neden yokken, ya da biz bilemezken tepemiz atmış... ve konuşmuşuzdur.
Onca neden varken ve tam sırası gelmişken hiçbir şey yapmamış
ve susmuşuzdur. Aynı anda aynı sessiz geceye doğru içim sıkılıyor
demişizdir. Aynı sabaha uyanırken kim bilir aynı düşü görmüşüzdür.
Olamaz mı? Olabilir.

Onca Yıl Sen Burada
Onca Yıl Ben Burada
Yollarımız Hiç Kesişmemiş
Şu Eylül Akşamı Dışında.

Belki benim kağıt param, bir şekilde, döne dolaşa senin cebine girmiştir.
Belki aynı posta kutusuna, değişik zamanlarda da olsa, birkaç mektup atmışızdır.
Ayın karpuz dilimi gibi batışını izlemişizdir deniz kıyısında. Aynı köşeye
oturmuşuzdur köhnede belki de birkaç gün arayla. Olamaz mı? Olabilir.

Onca Yıl Sen Burada
Onca Yıl Ben Burada
Yollarımız Hiç Kesişmemiş
Şu Eylül Akşamı Dışında.

Bostancı dolmuş kuyruğunda sen başta ben en sonda öylece beklemişizdir.
Sabah 7:30 vapuruna sen koşa koşa yetişirken, ben yürüdüğümden kaçırmışımdır.
Aynı anda başka insanlara, seni seviyorum demişizdir. Mutlak güven duygusuyla,
başımızı başka omuzlara dayamışızdır. Olamaz mı? Olabilir.

Onca Yıl Sen Burada
Onca Yıl Ben Burada
Yollarımız Hiç Kesişmemiş
Şu Eylül Akşamı Dışında.

22 Temmuz 2010 Perşembe

Salatalık

Soy yine keyfimize bakalım
Boğaza karşı bir salatalık
Turfanda olsun tercihen
Yerli acı olur bazen
Ağzımızın tadını bulalım tuzlayarak
Hani yemeden doyalım
Boğazı seyredelim
Balıkçılar, martılar, vapurlar
Keyf alalım serinliğinden sululuğundan
Salyalar akıtmaya gerek yok
Sadece boğaza karşı salatalık

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Gitmemem gereken yere gidiyordum
Görmemem gerekeni görüyordum
Yapmamam gerekeni yapıyordum
Olmamam gereken bir kişi oluyordum
Bir ses bana bunların yanlış olduğunu söyledi
Başka bir ses ise doğru olduğunu
Kendimi güçlü sanırdım
Ama savaşı kaybettim
Bir süre de olsa
Düşerken uçuyor gibi hissetmek ne gariptir
Bir süre de olsa
Düşerken uçuyor gibi hissetmek ne gariptir
İyiyi oynamaktan sıkıldım
Eski özgürlüğümü özlüyorum
Olması gerektiği gibi davranmayı bıraktım
Tekrar kendime döndüm
Kimseyi incitmek istememiştim
Kendi işime bakıyordum
Fazla eğlence diye bir şey varsa
Ödemen gereken bedel bu olmalı
Bir süre de olsa
Düşerken uçuyor gibi hissetmek ne gariptir
Elinden uçup gidene kadar farkına varamazsın
Haklı olmasa bile
Hepsi bir sebep uğruna olur
Özellikle de haklı olmadığında
Bir süre de olsa
Düşerken uçuyor gibi hissetmek ne gariptir

20 Temmuz 2010 Salı

Gözlerindeki yeşili bulmak için

Gittim doğudan da doğuya

9 Temmuz 2010 Cuma

maddi olmayana maddi yaklaşma

her şey kafamdaki o belirsizlik,
-ben sana iyi olacağını söyleyemem
ama ben iyi olmak istemiyorum ki
iyi kötü kavramını da sevmiyorum
-kötüyken de mutluyum ben mesela
-yalnızlık ve umutsuzluk da umut veriyor
-yok olmayı istedin mi hiç!
hayır hiç düşünmedim bile
daralıyorum, anlamsızlaşıyor gibi
-seni seviyorum bunu biliyorsun..

02.07.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

koşmaktan zevk almak kadar durmaktan da zevk almak..

19.06.10

29 Haziran 2010 Salı

sevmek esasında alıp başını gitmektir..

"dinle böceğim, uzun bir seyahate çıkacağım, hareketimden evvel bazı şeyleri söylemek arzusundayım.
yokluğum fazla uzayabilir, zaman zaman, dediklerimi dinleyerek saptarsın ki: hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı; iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sükût-u hayaller eksik olmaz!
sen dediğime kulak ver, kendimizden başkasını sevemiyoruz; sevdiğimiz, şahsiyetimizin dışlaştırılmış, bir başkasının üzerinde somutlaştırılmış hayâli; o başkası da kendisini üçüncü bir şahıs üzerinde dışlaştırır, somutlaştırır: arada ahenk kurulamaz, nasıl kurulsun, sevdiğimizle sandığımız farklı!
muvaffak bir çift, yalnızlığa tahammülü yüksek iki insan manâsını taşır: çift demek, yan yana iki yalnızlık demek, beraber bile olamamış, kesişmesi bile zor! onun için böyle bir hayatı, içine girip kurbanı olmadan yaşayacaksın, yani uzaktan.
uzaktan, soyut, hemen hemen yok bir şahsı sevmekten güzelini tasavvur edemiyorum.
yakında olmayan sevgili tahayyülde yaşatılır, hayalde yaşatmak az evvel açıkladığım kaideye uygun olarak, onu kendine benzetmektir; yanında bulunmayacağından, o buna ne itiraz edebilir, ne müdahale: sevdiğini, hayalinde değiştirdikçe, kendine benzettikçe daha çok seversin, böylece denge korunmuş olur.
sevmek! sevmek esasında alıp başını gitmektir, sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır, sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yeniden yaratarak..."

fena halde Atilla İlhan