27 Aralık 2010 Pazartesi
22 Aralık 2010 Çarşamba
unutmak unutmak unutmak
ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak,
mevsimler ne çabuk geçiverdi
unutmak, unutmak, unutmak.
21 Aralık 2010 Salı
13 Aralık 2010 Pazartesi
8 Aralık 2010 Çarşamba
2 Aralık 2010 Perşembe
29 Kasım 2010 Pazartesi
25 Kasım 2010 Perşembe
garibimsi..
aslında yeni renkler doku ve hayatlar da bende ilk anda bu etkiyi yapar ama o zaman çok mutlu olurdum. şimdi herhangi bir renk yok. eskimiş yaşamımın yıllanma evresinde olduğumu düşünüyorum fakat aromamın eksik olduğunu da biliyorum. bu halimle yıllanırsam eğer sevmediğim bir tada sahip olacam. bunu istemiyorum ve sanırım köklü bir değişim beni bekliyor. yine..
sadece 1 haber, işaret ilacım..
24 Kasım 2010 Çarşamba
kendimi en az nasıl hissederim çabalamasına girdim.. kendimden ayrılamayacağımı biliyorum ama kendimi hissedebildiğim kadar az hissetmek istiyorum..
hafif düşüncelere izin veriyorum, birkaç insanla onların sorunları hakkında konuşuyorum. sonra kahve içip önümde yapılmayı bekleyen iş havuzuna dalıyorum.. nefesim bitene kadar dalmaya da niyetliyim. en azından kendimi özleyene dek..
14 Kasım 2010 Pazar
9 Kasım 2010 Salı
7 Kasım 2010 Pazar
bazen var bazen yoksun..
çok fazla anladığımı düşünüyorum seni, keşke bu kadar anlamasaydım..
olan oldu yapacak bişey yok(yapacak şey çok aslında)
paralelliği kaybetmek keyif verdi aslında bana..
birgün biyerde buluşma, iletişme ümidim(beklentim) de yok bu güzel..
seni öldürmek gerekmez diye bir ses var içimde. sadece yaşamaya devam ediyorum.. bu beni rahatlatıyor, aksi halde daralıyor içim.. gündem oluşturup onunla meşgul olmak istemiyorum.. mevsimi geçmiş bir resim olarak kal içimde istiyorum.. sanki çok aceleye getiriyorum gibi, bu satırları yazmak sanki çok erken gibi ama ben de çoook yoruldum, gerildim artık.. istediğin anlamda öldürdüm evet.. çok öldürdüm.. sonra acıdım ölen sana..
keşfetmeyi keşfetmek, hissetmeyi hissetmek, üzülmenin de tadını sevmek..
kelimelerime kavuşmak, şahıslarımı yitirmek hep aradığım kendi küçük gerçekliğimdi.. bunu sağladım seninle.. bunu çok sonra farkettim ve bu yüzden tekrar ettim yeniden seninle son birkez daha..
sanki nokta konmamıştı öncekinde, şimdi noktalar ardısıra kondu..
bu, hayat var demek yeniden yollar yeni ufuklar yeni yeniler demek..
seni çook seviyorum.. sevdim, seveceğim.. biten farklı bişey bunlar bitmeyecek.
yol..
29 Ekim 2010 Cuma
şimdi gitmek vaktidir..
sanırım bu defa farklı bir yol..
farlarımın 2si değil de 1i bozuk bu kez.
arkamdasın ve ne yazdığımdan haberin yok.. ne garip seni yazıyorum oysaki..
starsailor çalıyor poor misguided fool
kendi hallerimizdeyiz..
bazen çok iyiyiz. bazen şimdiki gibi kendi halimizde..
bir zaman gelir de bu günü aramam umarım.
ya da başka başka zamanları yaşarken biz aklıma gelsin bu gün
insanız..
umarımsız bir yazı, umarımsız bir yaşam
21 Ekim 2010 Perşembe
cem akbaş - 06.04.2009
bugün
yağmurda yürüdüm
yürümek zorundaydım daha doğrusu
ıslandım evet donuma kadar ıslandım
hayır abartmıyorum
kesinlikle
üşüdüm lan ıslak ıslak dolan dur
sağda solda
bi şemsiyeyi de bulamadıydım zaten
evde
soktuğumun şemsiyesi götümdeymiş meğer
yoldayken açıldı
götümde..
belki de yoktur evde şemsiye hiç olmamıştır
orasını bilmem de
siktiret dedim
şeker miyiz ki ıslanalım
dedim
demez olaydım
çıkmaz olaydım
ama çıktım bi kere
hayır o değilde
o nasıl bir yağmurdur arkadaş
bi ara ver bi nefes al
ama yalan söylememek lazım
dindi yağmur
ben dolmuşa binince..
işimi bitirmiştim meğer bir iş yokmuş ortada aslında
hay sikeyim
boşuna ıslandım
ıslandığımla da kaldım
üşüdüm bi de lan donum bile ıslak a.k
madem dedim varayım şurdan
bu adam evdeyse çökeyim hemen
bi sıcak çay içeyim
yağmur dinsin ben de kuruyayım
donum da kurusun
o da okuldaymış a.k
hay sikeyim..
hayır o değilde
o nasıl bir yağmurdur arkadaş
bi ara ver bi nefes al
ama yalan söylememek lazım
dindi yağmur
ben dolmuşa binince:)
20 Ekim 2010 Çarşamba
gitmek üzerine
bu sefer kaldırabilir miyim.. silinir mi hafızam..
yanımdayken mi gider ruhun, sen gittikten sonra mı, çok sonra mı..
ruhun hiç gitti mi yanımdan..
takip edebilecek miyim ruhunu..
bu satırları yazdım sonra çok şey düşündüm hissettirdin resmen ve ilk defa sen susturdun beni söyleme dedin.. hayır ilk defa değil ama şimdiki durum için ilk..
çok mutluyum, mutsuzum..
umarım istediğin hayatı yaşarsın..
16 Ekim 2010 Cumartesi
yine o his
şunu anlamıyorum, biz uyumsuzsak eğer neden bu çekim gücü..
bu uyumsuz kelımesı olmadı başka bişey düşündüm o cıktı elımden.. dengesız belkı, belkı patakütalı zıgzaglı nebilişyım bişi bişi işte ondansak
seni seviyor ve cok ıstıyorum ama öyle bir zaman gelıyor kı ısteme kelımesı bıle cıkıyor kafamdan nefretıme maruz kalıyor.. şimdi 1 sıgara mıolası verıyorum gelınce devam edecem..
13 Ekim 2010 Çarşamba
black
biliyorum, bir yıldız olacaksın birilerinin gök yüzünde...
ama neden...
neden, neden o, o benim olamıyor ki?
12 Ekim 2010 Salı
Antalya yönünde yolda..
zamanla birlikte aradaki mesafe de uzar mı?
cevap yok!!
genellikle cevabı evet olan ama evet demekten nefret ettiğim zamanlarda "cevap yok !!!" olurum...
karşılaştığımızda ilk hareketim ilk tepkim, ilk yön değiştirmem, ilk düşüncem ne olacak? ya onun?
sigara mı içeriz birlikte.. ya da ayrı biryerlerde köşede..
ilk kelime merhaba mı olur?
ilk hareket sarılmak, duyumsanan ilk koku ten kokularımız, alınan ilk tat dudak tatlarımız mı olur?
yokmuş gibi mi davranırız.. hiç tanımamış gibi hiç tanımayacak gibi..
ilk muhabbetimiz ne olur? birbirimizle olmazsa kendimizle peki..
ağlarmıyız, peki güler ve kahkaha da atar mıyız?
ne veririz ilk..
ilk hangimiz konuşur.. hangi harf çıkar ilk ağzımızdan, hangi ses..
uzun zamandır cebimde yazılmayı bekleyen kelimelerden özür diliyorum..
28 Eylül 2010 Salı
yollar bunu herzaman yap----
ve arzular azalınca
dargınlıklar çoğalıp
duygular yeşermez olunca
yönlerimizi değiştirecek ve farklı yollara gideceğiz
o zaman aşk,
aşk yine ayıracak bizi..
19 Eylül 2010 Pazar
18 Eylül 2010 Cumartesi
15 Eylül 2010 Çarşamba
başı kesik tavuk
5 Eylül 2010 Pazar
bir başka gece bu gece
4 Eylül 2010 Cumartesi
biraz hayalim
Yarı boş sınıfın sağ arka sıralarında
Kulaklarım çınlıyor bir hoca var konuşan
Yazmaktan sarhoş bir sınıf zaman yedi otuz sıralarında
Yankılar var bir kulağımda
Diğerinde nabzımın sönükçe atan tıptıpları
Uyku akıyor
Üzerinde okulun bittiği hayal olan
Sararmış gözlerimden
Bunu bozan
Kulağımda yankıları olan
Birden fırtına gibi kopan
Hoca sesi midir nedir?
Üç saniye bilemedin dört
Kâfi geldi çınlamaya
Bayağı saydığım o sesler
Kulaklarım çınlıyor bir hoca var konuşan
Ben yine
Yarı boş sınıfın arka sıralarında
Gözlerinde akan hayaller
Bir kulağı açık durumda
Nabzımın atışını dinler durumdayım..
3.sınıf Yeni Türk Edebiyatı Şerif Aktaş dersinden kalma
3 Eylül 2010 Cuma
25 Ağustos 2010 Çarşamba
18 Ağustos 2010 Çarşamba
Bir Panorama
Çıkart üzerinden elbiseni
Yırt at önündeki resmini
Aynalara taş vur
Bırak dolsun kumlar
Parmak aralarına
Koş şuursuzca, gözlerini kapa
Gülümse… gülümse
Ve düşle…. Her şeyi
Seni, beni, onu
Dans et.. uyumlu kıvrımlarla
Sesleri hisset
Vücuduna doluşan havayı da
Ve bırak kendini suya
Bekle şimdi, hareketsizce
Hapis tut içindeki havayı
Yalnızlığını hisset
Ve havayı serbest bırak
Gülümse gülümse..
17 Ağustos 2010 Salı
ve devamını getir
16 Ağustos 2010 Pazartesi
14 Ağustos 2010 Cumartesi
Ders çalışmam lazım… Ama böyle düşündükçe çalışamıyorum…
Ve böyle düşündükçe bunalıyorum…Bunalmamak için ders çalışma işini düşünmemelıyım diyorum…Ama düşünnmeyince kendimi suçlu hissediyorum…Keşke yüksek lisans yapmasaydım diyorum ondan sonra…Başım donüyor ve bir sigara içiyorum..Sigara içince dıkkatim tamamen gotume kaçıyor…Bu sefer önümdeki kitaba konsantre olamıyorum..konsantre olamayınca moralim bozuluyor..çünkü ders çalışamıyorum ve ders çalışamayınca kendimi suçlu hissediyorum…sabah dokuzdan beri mücadele ediyorum…
10 Ağustos 2010 Salı
sarhoş ve eli kalem tutmayan Hüseyin'in dilinden, Merve'nin kaleminden;
26 Temmuz 2010 Pazartesi
Eylül Akşamı
22 Temmuz 2010 Perşembe
Salatalık
Boğaza karşı bir salatalık
Turfanda olsun tercihen
Yerli acı olur bazen
Ağzımızın tadını bulalım tuzlayarak
Hani yemeden doyalım
Boğazı seyredelim
Balıkçılar, martılar, vapurlar
Keyf alalım serinliğinden sululuğundan
Salyalar akıtmaya gerek yok
Sadece boğaza karşı salatalık
21 Temmuz 2010 Çarşamba
20 Temmuz 2010 Salı
9 Temmuz 2010 Cuma
maddi olmayana maddi yaklaşma
5 Temmuz 2010 Pazartesi
29 Haziran 2010 Salı
sevmek esasında alıp başını gitmektir..
yokluğum fazla uzayabilir, zaman zaman, dediklerimi dinleyerek saptarsın ki: hayatta kimse kimseyi anlayamaz, kimse kimsenin yerini tutamaz; aşk dediğimiz, ya vahim bir yanlış anlaşılmadır, ya kötü bir hayal kurma tarzı; iki kişinin ikisi de, öbürünün yerine hayal kurmaya kalkıştığından, sükût-u hayaller eksik olmaz!
sen dediğime kulak ver, kendimizden başkasını sevemiyoruz; sevdiğimiz, şahsiyetimizin dışlaştırılmış, bir başkasının üzerinde somutlaştırılmış hayâli; o başkası da kendisini üçüncü bir şahıs üzerinde dışlaştırır, somutlaştırır: arada ahenk kurulamaz, nasıl kurulsun, sevdiğimizle sandığımız farklı!
muvaffak bir çift, yalnızlığa tahammülü yüksek iki insan manâsını taşır: çift demek, yan yana iki yalnızlık demek, beraber bile olamamış, kesişmesi bile zor! onun için böyle bir hayatı, içine girip kurbanı olmadan yaşayacaksın, yani uzaktan.
uzaktan, soyut, hemen hemen yok bir şahsı sevmekten güzelini tasavvur edemiyorum.
yakında olmayan sevgili tahayyülde yaşatılır, hayalde yaşatmak az evvel açıkladığım kaideye uygun olarak, onu kendine benzetmektir; yanında bulunmayacağından, o buna ne itiraz edebilir, ne müdahale: sevdiğini, hayalinde değiştirdikçe, kendine benzettikçe daha çok seversin, böylece denge korunmuş olur.
sevmek! sevmek esasında alıp başını gitmektir, sevgiliden uzaklaşan mutlak aşka yaklaşır, sevdiğini gönlünde kendi bildiğince yeniden yaratarak..."