9 Kasım 2015 Pazartesi

bugün meselemiz kapı beyler!
-nasıl yani?
bugün sadece giriş çıkışları konuşacaz. gece uzun mevzu derin. içecez.
-iyi ki benim hayatımdasın abi!
aferin! bana o zaman. başlamadan önce ne içersin onu de bakalım, ya da siktir dolaptan ne içiyorsan al işte. bana şarap getir, şarap girsin bu gece bedenime.
-(mutfaktan konuşur) peki neden kapı şef? neden direk giren çıkan demedin?
o zaman yediğimiz kazıklar anlaşılır çoğunlukla genco, o sebeple kapı. kapı ev sahibinin kontrol mekanizmasıdır. kimin girip kimin girmeyeceğine sahibi karar verir çoklukla. 
-bazen kırarlar o kapıyı ama şef?
amlarına koyayım onların, çok ayıp ediyorlar.
-senin kapın hangi renk şef?
bak bunu hiç düşünmemiştim, mavi olurdu sanırım. tıpkı köy evlerinin kapıları gibi.

yanmak.

kelimeleri yitirmek,
karnında bir ağrıyla uyanmak,
şaşkınlık hali, ne yapacağını bilememek,
mutsuzluğa daha yakın, belki acı dolu
gerçek mutluluğun kapısında.

ömür dediğin hepi topu 3-5 aşk.
bir gönülde 2 aşk taşıyamıyor insan.
gönül sonsuz, fakat kapısı iğne deliğinden küçük.


bu sefer kaybetmemek dileğiyle, buna mahkum olduğumu bilerek.

18 Ekim 2015 Pazar

yavaş akan bir zamansallıkta Adam Kadın'a yaklaştı.
Kadın'ın ilk ne yapacağını kestiremiyordu. elleri terliyor, ellerine nasıl hakim olacağını bilemiyordu Adam.
ne istiyordu avuçları. hissetmek?, dokunmak?, mutlu etmek.
çok şey istiyordu Adam'ın elleri.
Kadın, Adam'ın onu sıkıca kavramasını, kendinden emin dudaklarla ıslak bir öpüş kondurmasını bekliyordu. kadının bu beklentisi, beklentinin toplum içinde söylenebilecek şekliydi. kadın daha başka şeyler de istiyordu.

Adam ismini kimin verdiğini bilmiyordu. ne çok kendi isminde insan vardı. hatta çoğu erkek aynı zamanda onun ismine sahipti. genel muhabbetlerde hep ondan örnekler veriyor, iyi kişi olarak gösteriliyordu bu isme sahip kişiler. çocukluğundan beri anlayamamıştı, şimdi de bilmiyordu. aynı şey Kadın için de geçerliydi. yalnız Kadın'ın "hayat kadını" tabirini anlaması baya uzun sürmüştü. ilkin çok sevmişti bu tabiri. hayatın kadını olmak güzel şey olsa gerekti. bunun hayatın sillesini yemek demek olduğunu anladığında hem hayattan hem de kadınlığından utanmıştı.

hayatları da tam bu noktada kesişmişti ilk. ikisi de ismini arıyordu. neden Adam'ın da herkes gibi afrasyap, zülkarneyn, benzeri bir ismi yoktu. Kadın da isminin süreyya olmasını isterdi hep.

ilk defa 15 yaşındayken polise verdiği 20 lira rüşvetle genelevde kullanmıştı zülkarneyn ismini. kendisi gibi takma isimini 16-17 yaşlarında edinmiş olan hayatkadını mehtap...


16 Ekim 2015 Cuma

Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında.




adam büyüdü, cüssesi aynı kaldı. adamın genişledi ruhu, kulağı yaşlandı adamın, belki biraz keskinleşti ama daha soft şeylerin içeri girmesine izin verir oldu.

adam havva ile tanıştı. denedi denedi and try again. olmayınca olmadı bazen ve adam gitti.

uzun bir yol gitti adam ve her şeyi (evet) bırakamadı giderken. şuan bulunduğu yerde saat sabaha karşı 4:20. ve balkonundan gördüğü şu
buraya foto ekleyemedı adam.

işler yolunda gidiyor be muhterem. hakikaten bak. ayrıldık her şeyden. kendimizden bile hatta senden bile.
çok az aklıma gelir oldu geçmiş. belki uzun zaman sonra ilk kez şimdi.

zaman şimdi bizim için böyle akmakta..


20 Haziran 2015 Cumartesi

en son ne zaman sevildiğini düşün, sönmek üzere olan ateşin koru misali ufaktan üfleyerek bu sevgiyi yeniden hissedebilirsin. sadece üflemek bir miktar harlanıp yok olmasına sebep olacaktır. onu beslemelisin de.
neyle besleyeceğini de sen bulmalısın. bu, hiçkimsenin verebileceği bir şey değil.
unutma,
bedenimiz çoğu zaman sadece bir araçtır. bu aracı ne uğruna ve nasıl kullanacağını bilmektir mühim olan.
buna irade gösterdiğin kadar sensindir.

13 Haziran 2015 Cumartesi

duygularımızı kontrol edebilmeyi çok geç öğreniyoruz ve bu büyük bir handikap. iş işten geçtikten sonra "ah ulan" dememize sebep oluyor yalnızca.

demli duygular yaşayan adamlar, kadınlar tanıdım. çok sordum, çok dinledim, gözledim, dokundum.
öğrendim ki pek az insana bana dokunma fırsatı vermişim. korkmuşum belki.

ateş yakmak gibi bu biraz. önce siper edersin elini, tutuşsun diye. sanırım tutuşma evremi tamamladım.
yandım. ısıtabilirim artık. yahut yakabilirim. mesafeni iyi ayarlamalısın.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

korkuyorum,
neden bilmiyorum ama korkutuyor beni ifşa olmuş olmak. gerçek benin açığa çıkmış olma "ihtimali" bile ölümüne korkutuyor beni. belki o zaman gerçekten ne kadar kötü biri olduğumu yahut tahmin ettiğin kadar iyi biri olmadığımı görmüş olmandır sebep.

hz isa diyor sanırım. dua ederken (bir şey isterken) dikkat edin, gerçekleşebilir. öyle.
bu güne kadar ne istedimse oldu. olanlar bana gösterdi ki istediğim şeyler beni o kadar da mutlu eden şeyler değilmiş.

saf mutluluğa ulaşmak istiyorsan kendi kanından birine sarıl. vaktin varken annene babana kardeşine öyle bir sarıl ki sarıldığın yer kırıldı sansınlar.



16 Nisan 2015 Perşembe

uzun zaman olmuş, güzel şeyler biriktirdim zira, bak bu kızı kalben seviyorum ben :)

20 Ocak 2015 Salı

muhterem vol-

hayatımdan bir sürü şey geçiyor biliyorsun muhterem.
seninle konuşmayalı uzun zaman olmuş, yaşıyor muyuz birimizden biri hala. bilmiyorum.


karya ile konuşuyoruz arada bu arada, ne garip değil mi. geçenlerde ankaraya gittiğimde buluştuk saçma bir yerde. sonra tüm kızılayı, sakaryayı dolanıp oradan kocatepeye yürüdük. kimse yoktu geceydi. yağmur vardı hafif, hani aptal ıslatan cinsten. atkımı serdik banka götümüz ıslanmasın diye.

ruhumuz nemliydi, konuşmadık, çok konuştuk hem.

tunalıya yürüdük oradan, starbucks filan, filimler müzikler ve hayatımıza giren insanlardan dem vurduk göz göze. yine kocamandı gözler. mavi.

birbirimizi unuttuk sandığımız tüm o anlarda aklındaymışız birbirimizin. başka ruhlarla karşılaştığımızda birbirimizden parçalar yakalamışız.

yaşlanmışız biraz. büyümüşüz..