28 Kasım 2012 Çarşamba

çığlık tutmak

hadi, çığlık tutma vaktimiz geldi.
     çığlık atamaz olduk zira. pustuk çekildik köşemize.
          o zaman çığlık tutalım ve kaliteli bişeyler girsin ruhumuza uzun zaman sonra.
               o zaman belki hissederiz varlığımızı, yeniden hissediliriz birilerince...
                    severiz belki nasırlaşmış kalbimizi çatlatabilirsek,
seviliriz..

 

26 Kasım 2012 Pazartesi

yalnızlar garı

öyle..


sarılmak en büyük şükür.

bizi erdemli kılmayan acılara da sahibiz,
çoğu acımız bizi erdemli kılmaz, bilakis erdemsiz yapar...


fakat bazen biri umulmadık yerde size öyle bir acınızı hatırlatır ki işte o erdemli acılardandır.. ilk acınızı yaşadığınız ana götüren zamanda yolculuk makinasıdır yolladığı şey ve onun bundan haberi yoktur, o anda takınmanız gereken tavrı kestiremezsiniz...

şuursuzca ondan uzaklaşır ya da ona koşarsınız, ben şuurlu bir şekilde uzaklaşmayı öğrenmiştim.

bunun bedelini pahalı ödemiştim zira..


22 Kasım 2012 Perşembe

oysaki

nasıl bir algılanma,
insanların seni nasıl algıladığı konusu hep atladığım konu, farkındalık anlarımda hissedip beynimin amcıklama geçirmesine sebep olan konu.

yeni dönüşmüş kelebekler gibi ruh hallerimiz, ateşe muhtaç kelebekler, ateşte yanmak isteyen..

ateşte yanmak canımı yakmıyor. ateşte yanacağım günün özlemiyle yaşadım her günü, ateşte yandım birkaç kez. yakan ateşler güzel de yaktı hani.

kelimeler, ah şu kelimeler, hissizleştiriyor mu yoksa daha mı hissedilir kılıyor duygularımızı? bilmiyorum..

sarılmamız yeterdi oysaki. bilirdin..

oysaki özgürlüğü seçmek,
başka vücutlar sevmek
bir şehri tam kalbinden
beyninden vurup gitmek var aklımda.


şimdilik benim kafa

ankaradan döndüm keyfler gıcır,

olöf biraz daha beklesin, yazdım ama beklesin, mutluyum zira.

mutsuz bir anımda yayınlanmak üzere örttüm üstünü onun.

şimdilik benim kafa bu:


15 Kasım 2012 Perşembe

ankaraya uğruyorum, uzun zaman sonra. 3gün.
bir tuhaf m.kodumun içim yine, hayır nedir abi, ilacı nedir cidden bilmiyorum.. her şeyi denedim. denemekten vazgeçmeyi bile.

olmuyor demiyorum, oluyor.. olmasın işte hala bişeyler olmasın içimin sokaklarında...

her gitara vuruşunda feist, belam sikilmesin mesela...

hadi görüşürük.



bir sonraki yazı olöf arnald üzerine olacak, yol boyunca eşlik edecek bana... kürk mantolu madonnayla nasıl bir etkileşime girecekler bakalım...




 benim şimdiden ağzıma sıçılmakta.. buyrun buradan


 
belki o zaman azad olabilirdim, yapsaydım eğer, gitseydim eğer.. gidebilseydim..

10 Kasım 2012 Cumartesi

Göt üzerine tespitler

götü yere yakın olmak ya da konfeksiyoncu kız götü-

yoğun kişilik tespitlerine imkan veren bir uzuv/ (uzuv demek ne kadar mantıklı düşünemedi!) organımızdır götümüz. erkek götünü bilmem, bilinecek bir tarafı da yoktur zaten, lakin kadın götü ve çeşitleri üzerine birkaç bilgim var. bunlardan bahis açmak isterim.

efenim şimdi bu yazıda 2 götü ortaya serelim, ilerde başka başka götlerden de dem vururuz.

göt 1- yere yakın olan ya da hafif havalı, dışa çıkık göt.

bu göt çeşidini önce bir görelim.





bu ablamızın götü, dikkatli baktığımızda anlayacağımız üzere hafif çıkık ve yere yakındır. götün yere yakın olması boyun kısa olmasını ifada etmez. götün yere yakın olması vücüdun orantısızlığı ile ilgilidir. normali ve altın oranın ne olduğu konusunda kesin bir bilgiye sahip olmasam da  kalçadan yukarısı ile alt tarafın uyumu adına bacakların biraz daha uzun olmasını beklemekteyım. bu yere yakın götlü ablalarımızda durum tam tersıdır. ya eşit ya da bacaklar biraz daha kısadır yukarıya oranla.


sıkıldım... yazarım bir ara devamını...

özledim lan.

bir anadolu şehri olarak bahsettiğim yer olan karamandan izmire gelmeden önce benim neden ayna karşısında fotoğrafım yok sorgulamasıyla bir çalışma yapayım diyerekten çekilmiş bir poz..

utanayım diye koyuyorum..

özledim lan küçük şehirde yaşamayı..


7 Kasım 2012 Çarşamba

O'na

bazen her şeyden daha değerlidir bir tebessüm, akarken göz yaşı hem de sevdiğinin gözünden. ona bir tebessüm hediye etmek..

 
elımde tam sevısmelık bır sarkı var ve evet cuma gunu sevısecegım ve yıne evet ondan sonra paylasacagım.

5 Kasım 2012 Pazartesi




yoksa her şey ben olmadığım zaman, benim olmadığım yerlerde mi oluyordu.
– AYLAK ADAM


 

4 Kasım 2012 Pazar

2 Kasım 2012 Cuma

İzmir Bios Birsen Tezer

buraya geldiğimde "izmir bana bişeyler ver yoksa sövmem yakındır" demiştim.

sağolsun, geldiğimden beri hiç mutsuz olmadım. hep yapacak bişeyler buldum, yeni insanlar tanıdım, tanıdıklarımla buluşma fırsatı buldum. muhabbetler gırla...

yaptıklarımdan bahsetmeyecem ama dün ilgi  ile birlikte birsen tezer performansı dinleme fırsatı yakaladık.
gece sonunda ilgiye söylediğim şuna benzer bi cümle vardı, hala tadı damağımda.

"ne ölüm ne de aşk daha fazla doyurabilirdi bu gece beni."

güzel insan birsen vesselam. fırsat bulan canlı dinlesin.


1 Kasım 2012 Perşembe

Başlık "deneysel hayatlar vol I"


üzgün olmam için gitmiş olman gerekmiyor, gidebilme ihtimalin bile çoğu kez üzüyor beni, hem yanındayken, yanyanayken...
bana bunları hissettiren biri olduğun için daha çok seviyor, daha çok sevdiğim bir şey olduğunu farkettiğim için daha mutlu oluyorum
umursamaz tavırlarımın sebebi, altını çizdiğim kitap satırlarının sahibisin..
bize yakışan çok şey var, biz olan..

odam kireç tutuyor bilesin

bir odaya sahip değilim, sahipliğe sahip değilim ki.

acıtamıyor olması artık hiçbişeyin, senin bile,

artık

ART-tık


hazır kış da geliyor
sıcak şarap eşliğinde
dreamer
yorgan altı, hı?